FETHULLAH’TAN İNCİLER

FETHULLAH’TAN İNCİLER

Kaynak:www.irtica.org

FETHULLAH’IN ANLATTIKLARI  GERÇEKLER 
* Fetullah mı, Fethullah mı?
İzmir nüfus müdürlüğünden, 31.01.1986 tarihinde değişme sebebi ile aldığı 3881 kayıt no’lu kimliğinde ismi; FETULLAH’tır.
Fethullah Gülen, saf insanlar üzerindeki etkisini arttırmak için ismini, “Allah’ın Fetihçisi” anlamına gelen FETHULLAH‘a dönüştürmüştür.
 * Dedeleri

Fethullah Gülen, dedelerinin, annesinin ve akrabalarının Seyyid yani peygamber soyundan geldiklerini söylemektedir. Dedelerinden ermiş gibi, evliya gibi bahsetmektedir.

 Fethullah Gülen’in dedeleri harbi görünce cepheye koşmak yerine soluğu daha emin yerlerde almakta bir sakınca görmemişlerdir. 93 harbinde Fethullah Gülen’in dedeleri Korucuk’u terkederek Sivas ve çevresine yerleşirler. Birinci Dünya Savaşında ise istikamet Yozgat’a bağlı Yerköyü’dür. Milletimiz vatan savunması peşinde iken , Gülen’in dedeleri ve cem’i cümlesi rahat bir yaşam sürmekteydiler. Gülen’e sorarsanız dedeleri çok ızdırap çekmiştir. Dedeleri ile ilgili gerçekler sorulunca Fethullah Gülen dedelerinin kaybolduğunu anlatmaktadır!..

 * Babası

Fethullah Gülen’in babası Ramiz, sahabeleri cinnet derecesinde sevdiğini söylemektedir.

 Ancak, Ramiz’in oğullarına koyduğu isimler (Fethullah, Sıbgatullah ve Mesih) arasında tek bir sahabe adının bile olmaması dikkat çekicidir. Hemen hemen hiçbir samimi müslüman ailesinin çocuklarında rastlanmayan bir isim var ki, son derece dikkat çekicidir: Mesih

 * Annesi

Fethullah Gülen, annesi Rabia Hanım’ı şöyle anlatmaktadır.
“Benim ilk Kur’an hocamdır. Kendi anlattığına göre bana 4 yaşında Kur’an okumayı öğretmiş bir ay içinde de hatmettiğimi söyler. Ancak,ben, hatmettiğimi hatırlamıyorum.

 Sıradan bir cami hocası da bilir ki, Kur’an öğrenmek ve hatmetmek için önce mahreç akabinde tecvit ilmi bilmek gerekir. Yani Kur’an mahreç ve tecvit ilmi ışığı altında okunur, hatmedilir ve hıfz edilir. Aksi mümkün değildir. Çünkü bunlar bilinmezse ayetler kesinlikle yanlış okunur , yanlış okumak günah olduğu gibi kılınan namaz da sahih olmaz.

 * Evlilik

Fethullah Gülen, kendisine niçin evlenmediği sorulunca cevap verir: “Ümmet-i Muhammet’in bunca dert ve ızdırabını düşünmekten, evlenmeyi düşünmeye hiç fırsatım olmadı.”

 Fethullah Gülen, evlenmemek konusundaki açıklamalarında ustaca bir taktik kullanarak şeyhini ve kendisini Hz. Peygamberin varisleri olarak gösteriyor. Oysa evlenmemesinin altında yatan gerçek, hastalığı ile ilgili olsa gerek. Zira, Fethullah Gülen çok eskilerden beri şeker hastasıdır. Şeker hastalığının etkilerinden birisi de insanı iktidarsız yapmasıdır

 * Kadın

Fethullah Gülen, önce takma Abdulfettah Şahin daha sonra Fethullah Gülen adlarıyla yazdığı, Ölçü ve Yoldaki Işıklar adlı kitabında kadınları üç gruba ayırıyor. Sokak kadını, zevk kadını, ev ve hizmet kadını.

 Fethullah Gülen, kadınları bu şekilde sınıflandırıken, İkinci Diriliş’i gerçekleştirmek amacıyla faaliyet gösteren Işık Evlerinde kalan gençlere sabah namazından sonra şu dua yaptırılır.
“Allahım kadınların şerrinden, Allahım kadınların belasından, Allahım kadınların fitnesinden bizi koru ve esirge!..

 * Türban

Gülen; Sonsuz Nur adlı kitabında başörtüsü için feryat ederken şöyle diyordu:

“Türbana çağdışı diyorlarmış.Eğer bununla baş örtüsünü kastediyorlarsa doğru. Neden? Çağları aşan bir kıyafet de ondan. Günümüz dünyası ondaki hikmet harikasını kimbilir ne kadar sonra idrak edecek.

Fethullah Gülen, Bahçelievler Camii’nde gerçekleştirdiği Pazar sohbetlerinde yaptığı konuşmalarında, türban ve başörtüsü konusunda şöyle diyordu;
“Bir bacımızın türbanını çıkarttıklarında kıyamet kopar. Çünkü çok alışmış ve onunla bütünleşmiş onu dini emri olarak saymaktadır. Onu çıkardığı zaman, dinin bir yanının yıkılacağına inanır.

 Ancak Nevval Sevindi’yi New York’ta karşısında türbansız, başörtüsüz görünce bu düşüncelerinden çark eden Fethullah Gülen, ona şu cevabı veriyordu:
” Başörtüsü de aynı şekilde üzerinde durulacak usul, yani imanın ve İslam’ın esaslarından, şartlarından değildir. Bunlardan dolayı, insanın adeta dinin dışında tutulması dinin ruhuna aykırıdır. Bu konuda dayatmalar, ısrarlar ifrattır ve zorlamadır. Hatta nefret ettirmedir. Gönülde sevgi önemlidir.

 * Masonik Söylem

Fethullah Gülem masonlar ile ilişkisinin olmadığını ve onlara sempati duymadığını belirtmiştir.

Masonlukta mertebe; çıraklık, kalfalık ve üstadlık olarak sıralanmaktadır. Fethullah Gülen de , sıralamayı yaparken, çıraklık,tilmizlik,yani kalfalık ve nihayet üstatlık olarak sıralamaktadır. Masonlar aralarına hiçbir zaman kadınları kabul etmezler. Fethullah Gülen de hayatında kadınlarla muhatap olmamak gibi bir prensibinin olduğunu açıklamıştır. ABD-Irak savaşında, gönlünün ABD’den yana olduğunu söyleyen Gülen, Irak’ın tepesine binlerce bomba yağar,Irak’lı çocuklar ölüp, aç ve açıkta kalırkan kılını kıpırdatmıyor; buna karşılık İsrail’e atılan bir iki bombadan sonra, İsrail’li çocuklar için ağlıyor; daha da ileri giderek; Hz Peygamberi rüyasında gördüğünü anlatıp, onun da gönlünün İsrail’den yana olduğunu söylüyor ve bu tutumuyla kimi şeriatçı dergileri bile isyan ettiriyordu
 * Batı Dünyası

Fethullah Gülen, batı konusundaki görüşleri belirsizdir.

 Sonsuz Nur adlı kitabında batıyı, Avrupa ve Asya’yı yerin dibine geçiren Fethullah Gülen, “Fethullah Hocaefendi ile Ufuk Turu ” adlı kitabında batıya övgü yağdırmaktadır.
Ufuk Turu Kitabında batı yandaşlığı,
“Mutlak manada, batı düşmanlığı, zannediyorum ki bizi çağın dışına iter. Ve zaman tarafından elenirsiniz. Ve batıdan alınacak birçok güzellik var.”

Sonsuz Nur kitabında batı düşmanlığı,
“Avrupa’nın kafir ve zalimleri, Asya’nın insanlığı istismar eden münafıkları ve içimizdeki gafiller istemeseler bile, sikkeyi basan, tuğrayı elinde tutan ve peygamberlerce Sultan-ül Enbiya olarak kabul edilen, O günde beş defa nam-ı celilini dünyaya ilan ettiğimiz Sultanlar sultanı, bir gün mutlaka kalplere girecektir….” şeklinde dile getirmektedir.

 * Askerlik ve Milliyetçilik

Fethullah Gülen , askere ve askerlik konusuna ılımlı görünmeye çalışmaktadır.

Nurcular Molla Said’den aldıkları dersle askerliği bir vatan görevi olarak görmemektedirler. Askere gitmeyide bir tokat gibi karşılarlar. Fethullah Gülen de orduyu yabancı bir ortammış gibi anlatır. Rahat bir askerlik yapabilmek için torpiller aramış ve adamını bularak kendisini himayeye aldırmaya gayret etmiştir. Askerin karavanasını yememiş, eğitimden kaçmıştır. Israrla zamanlı zamansız abdest alıp namaz kılmış, ibadetini askerliğe karşı bir araç gibi kullanmış; çok sıkışınca kendisini arkadaşları aracılığı ile komutanlara milliyetçi, yurtsever gibi lanse etmeye çalışmıştır. Askerliğini zor şartlar altında yapmadığı için, ordunun yemeğini kendisine caiz olmadığını düşünen Fethullah Gülen, teskere gününü de , ” hayatımın en kabuslu günleri sona ermişti” sözleriyle açıklıyor. Fethullah Gülen’in kabusu her nurcu gibi askerliğn felsefesine olan inançsızlığından kaynaklanmaktadır.
 * Suudiler ile İlişkisi

Fethullah Gülen Suudiler ile ilişkisini her fırsatta yalanlamaktadır.

 Fethullah Gülen, Suudlarla hiçbir ilgisini olmadığını iddia ederken hayatının her döneminde yanında olan ve Küçük Dünyam kitabında birçok yardımını gördüm dediği eski MSP milletvekillerinden Salih Özcan, Rabıta’nın Türkiye temsilcisidir. Rabıta ise dünyaya şeriat düzenini yaymak için kurulmuş, merkezi Suudi arabistan’da bulunan bir örgüttür ve arkasında Amerikan petrol şirketi Aramco vardır. Rabıta dünya ülkelerine Şeriat düzeni yaymak için her yıl tonlarca altın ve milyarlarca dolar harcar.
Suudi arabistan karşıtı(!) Fethullah Gülen ne hikmetse, Rabıta’nın Türkiye temsilcisi ve kurucusu Salih Özcan’ın koltuğunu altından çıkmamış ve vaazlarında Suudi krallarının giydiği cübbelerden giymiştir.

 * Tekke ve Medrese

1938 yılında doğan Fethullah Gülen eğitim durumunu açıklarkan şöyle diyordu;
“Ben medreseye devam ederken de tekkeyi ihmal etmezdim.Zaten ilk gözümü açtığım, ruhumu mayaladığım yer tekkedir…”

 “Oysa Fethullah Gülen’in doğumundan çok önce kapatılmıştı tekkeler ve medreseler. Fethullah’ın, müridlerini etkilemek amacıyla bu yola başvurduğu ise açıktır.

 * Hedefler
Fethullah Gülen, amacının şeriat olmadığını her ortamda ilan etmektedir.

 Fethullah Gülen, kitaplarında dünyada yeni denilen bütün düzenlerin yıkılacağını anlatırken, “birgün gelecek,semavat, zemin bütün nizamıyla İslam’ım bembeyaz ellerine teslim olacak. Ak şeriata, ak yola, ak sisteme” diyerek gerçek amacını ortaya koyuyordu.
Sıkıştırıldığında hiçbir zaman şeriatı övmediğini iddia eden Fethullah Gülen , ortamı müsait bulduğu zaman şeriat özlemini sürekli dile getiriyordu.
“Hiçbir zaman tadbil edilemeyecek, değiştirilemeyecek olan şeriat-ı fıtriye’dir. Bu itibarla yeryüzüne mirasçı olmak için, evvela salahate, yani dinin kuran ve sünnet çizgisinde yaşanmasınave İslam’ın hayata hayat olmasına gayret etmek şarttır. Şeriat-ı fıtrıye riayet etmeyen toplumlar veya manevi hayatlarında iç değişikliğe uğrayan ümmetler, milletler bugün hakim olsalar da yarınki mahkumiyetleri kaçınılmazdır.

Fethullah Gülen, şeriatın amaçlarına uygun hareket eden beyinlere ihtiyaçları olduğunu açıklıyor ve şunları belirtiyordu;
“Şeriat’taki hikmet-i teşri ve sahib-i Şeriatin maksatlarına aşina…Dini hükümlere menat sayılan esaslar mevzuunda vukuflu… İlahi varidata açık objektif dimağlara şiddetle ihtiyaç var…”

 * Demokrasi

Gülen, değişik ortamlarda demokrasinin faydalarından bahsetmektedir.

 Şimdi tenkide bütün kapıları kapalı demokrasi var. Şimdi onun iyi yanları olabilir yani, halk idaresi falan, bizim hizmetimiz adınada kolaylaştırıcı yanları var bunun. Ama artık bu mahluk başka bir şey doğurmaz. Allah’ı inkar edenlerin bile kiliseye koştukları gibi, hadiseler er geç bütün insanları mabetlere koşturacaktır. İnşallah Türkiye dahil dünyada yeniden islama dönüş var…Tüm sistemler yıkılacak. Yıkılacak,zulümlerinin cezasını görecekler. Ve o zalimler başlarına inecek bir kılıçla cezalarını görecekler

 * Said-i Nursi(Kürdi)

-Fethullah Gülen, tahsilini tekke ve meedresse olarak açıklarken, asıl ismi Said-i Kürdi olan Said-i Nursi için methiyelerini bitiremiyordu

 Saf insanlarımızı kandırmak için hep bir tarafı abartılı ve gerçek dışı olaylarla anlatılan Fethullah Gülen,Said-i Nursi olayında da gerçekleri hep saklamış yada farklı şekilde anlatma yoluna gitmiştir. 1876 yılında Bitlis’te doğan Said-i Kurdinin en büyük amacı Güneydoğu’da Kürtçe eğitim yapan bir üniversite açmak ve burada Şeriatçı bir Kürt devletinini temellerini atmaktı. Kapatılan Refah Partisinin Kocaeli Milletvekili ve Adalet eski Bakanlarından Şevket Kazan’ın telgraf çekip,mektup yazıp, yanlarında olduğunu belirttiği İBDA-C’nin yayın organı taraf dergisinde nurculuğun gerçek yüzü ortaya konmuştur…”Özgür Kurdistan İçin Savaş”

 * Cumhuriyet

Fethullah Gülen bu konudaki görüşlerini kamuoyundan saklamaktadır. Çoğu zamanda nabza göre şerbet verme mantığından Cumhuriyet yanlısı gözükmekted

 Ancak, gerçekler Fethullah Gülen’in anlattığı gibi değildir. Nurculara göre; Türkiye Cumhuriyeti bir askeri istibdat ve sapıklıktır. Cumhuriyet, onlara karşı hücum etmek için girişilmiş bir zındık hilesidir. Türkiye Devleti, sadece islam’a değil ahlaka da aykırıdır. 

Cumhuriyet, halkın intihab ve meşveret hakkı olan idare demektir ve onu kusursuz olarak olarak ilk takdim eden kitap da Kur’an-ı Kerimdir. Cumhuri idareyi Kur’an’a zıd göstermek maksatlı değilse bir bilgisizlik eseri; cumhuriyete tarafdar olup da onun kaynağını görmemezliktengelmek ise inattan başka bir şey değildir.(ölçü veya yoldaki ışıklar 3.s 26)

 * Aczimendiler ile ilişkisi

Fethullah Gülen, aczimendilerin, nurculuk ile bağlantısı olmadığını açıklamıştır

 Gülen, ılımlı bir şekilde nurculuğu benimsetmeye çalışmaktadır.Bu anlamda aczimendileride desteklemiştir. Aczimendiler adıyla anılan cübbeli, asalı, uzun saçlı ve sakallı grup ta , açıkça nurcu olduğunu belirtmektedir. 300- 400 kişilik bir cemaatten oluşan aczimendiler Molla Said’i örnek olarak eylem yapmaktaydılar. Aczimendilerin lideri Müslüm Gündüz 12 Haziran 1996 tarihinde HBB televizyonunda yayınlanan programda; “Kemalizm bir dindir. Allah’ı Mustafa Kemal, peygamberi İsmet İnönü’dür.Demokrasi dinsizliktir. Laiklik te öyledir.Geleceğiz, Türkiye’yi alacağız” diyebilmiştir. 

 * Hizbullah’a bakışı

Fethullah Gülen, Hizbullah’ın cinayetleri hakkında karşısında kamuoyuna görüş bildirmekten hep kaçınmıştır.

 Ancak Gülen, kitaplarında Hizbullah’ı Allah Partisi olarak açıklıyordu.
Hizbullah;Allah cemaati, tabiri caiz ise Allah Partisi. Siyasi boğuşmalar, siyasi partiler karşısında Allah Partisi. Allah’ın askeri olduktan sonra, kutsiler ordusu, Allah’ın kulu olduktan sonra , Hz Muhammed’in erleri olduktan sonra zaman ve mekan onları ayıramaz.

 * Cihad

Fethullah Gülen, cihadın yeryüzü hakimiyeti olduğunu açıklamaktadır. Ancak, kendilerinin bu anlayışın içinde görmediklerini de belirtmektedir

 Fethullah Gülen , kitaplarında konuya ilişkin şu açıklamalarda bulunuyor;
“Cihad bir hayır kapısıdır; o kapıdan giren iki hayırdan birine mutlaka kavuşacaktır. Evet, ya şehit olup ebedi bir hayat, ya da gazi olup hem dünta, hem de ukba nimetlerine ulaşacaktır. İşte cihad’da böyle bir bereket vardır. Yeryüzünde irşad, tebliğ,cihad ve dine hizmetten daha büyük vazife yoktur. Bu vazifede temel şart dertli ve sancılı olmasıdır.”Vazifemizin adı cihaddır.En önemli mesele imanın kurtulmasıdır. Sabırla pişip olgunlaşmadan, çıkış adına yapılacak her şey tam bir hayaldir.

Kuvvetin hakimiyeti gelip geçicidir; baki olan Hak ve adaletin hakimiyetidir. Bunlar bugün olmasa bile, çok yakın bir gelecekte mutlaka galebe çalaaktır. Onun içindir ki en büyük siyaset, Hak ve adalet taraftarlığında aranmalıdır.(Ölçü ve Yoldaki Işıklar 3. S45)

Siyasi, gayri siyasi bütün gruplar için ” vahy!i münzel’in alem-şumul davetine icabetten başka, ne çare ne de makul bie mesned kalmadığı çağrısıyla insanımıza sesleniyoruz. Hepiniz toptan Allah’ın ipine sımsıkı sarılın ve sakın parçalanıp ayrılmayın.” (Ölçü ve Yoldaki Işıklar 2. S27)

 * Doğal Afetler

Nurcular, bu konudaki görüşlerini kamuoyuna yansıtmaktan çekinmemişlerdir.

 17 Ağustos 1999 tarihinde meydana gelen deprem faciasının ardından, birçok hacı, hoca ve dahi molla takımı yıkıklan binaların, yaralanan, sakat kalan ve ölen insanların acılarını ranta dönüştürmek için herzamanki gibi kolları sıvadılar. Sanki, binaların yıkılmasında, inşaatları eksik malzeme ile yapan müteahhitlerin avukatlığına soyunmuşlardı. Onlara göre bu ceza Allahın verdiği bir cezaydı. Küçük çocukların ölmesi ise bir lütuf gibi gösteriyorlardı. Onlara göre çocuklar büyüyüp gavur mu olsaydı.

 * Hedefler

Fethullah Gülen amacının şeriat olmadığını,herhangi bir örgütlenme içine girmediklerini, kendisininde nurcuların lideri olmadığını söylüyordu.

 18 Haziran 1999 tarihinde Fethullah Gülen kasetlerinin basına yansımasıyla gerçekler de ortaya çıktı. Fethullah Gülen bu kasetlerde özellikle Mülkiye ve Adliye kadrolaşmasının genişletilmesi gerektiğini kaydederken,”Bunlar gelecek adına bizim o ünitelerde garantimizdir”şeklinde konuşmaktaydı.
Fethullah Gülen, söz konusu kasetlerde Atatürk’ün silah arkadaşı ve ulusal Kurtuluş Savaşı’nın önderlerinden İsmet İnönü’ye yönelik
Şef, “Erzurum’da çarşaf giyen kadınları sokak ortasında astı” şeklinde konuşuyordu. Kasetlerde Fethullah Gülen izleyecekleri yolu şu cümleler ile anlatıyordu: Sivrilmeden, mevcudiyetinizi hissettirmeden çok ilerlere gitmeliyiz. Erken vuruş yapılırsa, dünya Cezayir’deki gibi başlarını ezer. Zaiyata meydan verilmemeli. Amacımınz için sabretmeliyiz.

İşte bizler bugün,  böyle bir olma veya olmamadurumuyla karşı karşıya bulunuyoruz. Ya bütün bu buhranlardan sonra bir idrak ve izanla, kurulmasını tasarladığımız dünyayı kuracak ve huzura ereceğiz veya bir kısım küçük hesap ve çıkarlar uğruna, çekilen binlerce ızdırabı semeresiz ve boş kılacak bir anlayış ve davranışla gerisin geriye gideceğiz. Düşmanlarımızı meşgul etme, düşündürme ve göz açtırmama gibi, kisayet ve dirayet isteyen hususları beceremesek bile, hiç değilse onların oyunlarına gelmeme ve elimizde kendi tükenişimizi hazırlamama anlayışını göstermeliyiz. Aslında buna mecburuz da. (Ölçü ve Yoldaki Işıklar 2. S6-7)

Yıllar ve yıllar bu ülkede, ruhi hayatın büyük ölçüde söndürülmesi, dini dünyamızın işlemez hale getirilmesi, aşkın, vecdin bütün bütün unutturulup gönüllerin diline zincir vurulması, düşünen  ve okuyan aydınların gidip kaskatı bir pozitivizme aborde olmaları, salabet ve hakta sebat yerine softalığın ikame edilmesi; hatta ahiret ve cennet istenirken bile, dünyada alışıgelenmutluluğun devamı mülahazasıyla istenmesi gibi çarpık düşünce, çarpık telakkileri sinelerimizden söküp atmadan bir yeni fasıl açmamız mümkün değildir. (Ruhumuzun Heykelini Dikerken s 23)

 * Siyasi Partiler ile ilişki

Fethullah Gülen, herhangi bir siyasi parti ile yakınlığının olmadığını söylüyordu

 Ancak Fethullah Gülen’in basın tarafından ele geçen kasetlerindeki konuşmaları bu konudaki görüşlerini açıkça ortaya koymaktaydır.“Aynı cephe sayılabilecek, bize sıcak bakabilen bir çerçeve içinde mütalaa edebileceğimiz siyasiler vardır. Refah’tan Doğruyol’a kadar uzanan siyasi yelpazedir.Bu insanlarla çatışmadan onlarla aramızdaki farklı müşterekleri ortaya koyarak, o çizgide belli bir münasebet tesisinde yarar var bence.

Siyasete karışmam, siyasete karışma demek,”Vatan ve Millet işine, milletin hayat ve bekasına karışmam ve karışma demektir.(Ölçü ve Yoldaki Işıklar 3.s45)

 * Amerika’ya gidişi

Fethullah Gülen, Amerika’ya gidiş nedenini hep hastalığı olarak gösterdi.

 Oysa gerçek onun söylediği gibi değildi. 28 Şubat ile nurcuların gerçek yüzünü ortaya çıkması; kendisinin Amerika’ya kaçma sebebiydi. Davadan dönmenin büyük günah olduğunu söyleyen Gülen, kendisi ile ilgili gerçekler ortaya çıkınca soluğu nedense hep Amerika’da alıyordu.

 * Şirketleri

Fethullah Gülen, ticaret ile uğraşmadığını söylemektedir.

 Fethulllah Gülen, hem tipik bir cemaat lideri hem de kapitalist grup önderidir. TÜSİAD ve MÜSİAD’a karşı İŞHAD’ı o kurdurmuştur. Yurt dışındaki okullarıda bir yandan batı endeksli kafaları ve yakın gelecekte oluşturmayı planladığı siyasi ve kapitalist gücün kimliğini teşkil etmekteydi. Bu nedenle o okullar sadece eğitim kurumları değildi. Bürokratik, siyasi ve iktisadi ilişkilerin zeminlerini oluşturuyordu. Başta Asya Finans olmak üzere 500’ün üstünde şirket te bizzat Fethullah Gülen’e çalışmaktadır. Yoksa bunca okulu imamlık yaparak kurmuş olması mümkün değildir, Fethullah Gülen’in.

 * Patrik ile ilişkisi

Fethullah Gülen, Fener Rum Patriği ile görüşmüş ve görüşmenini amacını dinler arası diyalog olarak göstermişti.

 Dünyanın dört bir yanında okullar açarak Nurcu düşünceyi yaymayı amaçlayan Fethullah Gülen, Yunanistan’da yaşayan Türkleri de tarikatına katmak için ilgimç bir yöntem izledi. Heybeliada’daki Ruhban Okulu’nun yeniden açılması için Fener Rum Patriği Bartholomeos ile dönemin Başbakanı Mesut Yılmaz arasında aracılık yapmayı kabul eden Gülen’in asıl amacı, Batı Trakya’da kendi okullarını açmaktı.

 * Işık evleri

Fethullah Gülen, ışık evlerinin varlığını hep reddetmiştir.

 Ama aynı Gülen, kitaplarında ışık evlerini öve eve bitirememektedir.
“Geçmişte bu evlerin yaptığı vazifelerin bazılarını medrese yapar, bazılarını mektep yapar, nazılarını tekke yapardı. Gel gör ki bu evlerin temeline harç atıldığı zaman, dünyanın o dönem itibariyle artık medrese yoktu.Bütün işler artık bu evlerdeydi. Bu evler çevresine ışık saçan evlerdir. Evler islamiyeti öğretecekti. Bu evler belli olmazlar. Elden geldiğince kamufle edilmelidir.

 * Takıyye

Kendisi hakkındaki sözleri hep kamu vicdanının reddeceği boş sözler olarak değerlendirdi.

 

  Fethullah Gülen, dini kendi çıkarları için kullanmaya devam ederken kendisi hakkında çıkan yazıların artması üzerine Amerika’ya gidiyordu. Sabah ve ATV tarafından yayınlanan kasette de amacının ” hissettirmeden devleti ele geçirerek Türkiye’de bir şeriat devleti kurmak olduğunu “açıkça dile getiriyordu. Ancak, Gülen bu gerçekler karşısında takıyye yapmaktan kaçınmıyordu.

 

11 Yanıt

  1. […] […]

  2. KAYNAK irtica.org
    Hani TSK daki SABETAYİST Ergenekon tayfasının kurduğu TSK sitesi..
    Uydurmuşlarda uydurmuşlar…

    Eğer ALLAH bir insan iLe beraber ise değil TSK bütün CİHAN bir araya gelse ona mağlup edemez..

    Bunu kafanıza ÇAKIN

    Münafık ve mason dönmeler en çok BEDİÜZZAMAN ile uğraştılar zehirlediler hapsettiler sürgün ettier.NETİCE ne..DOMUZ gibi GEBERDİLER..Oysa Üstad hala yaşıyor..

  3. o kadar çok şey yazmışsınızki. insanın aklına şu geliyor. senin bu adama özel bi düşmanlığın var. ve herkesin senin gibi düşünmesini istiyorsun. inanılmaz saçmalamışsın. küçük bir çocuk bile bunca yazılanaın yalan, iftira yada yanlış anlaşılma olduğunu kolayca anlayabilir. sana son sözüm; belki biraz soruna gidecek ama
    LaiLahe iLLaLLah muhammedenrasuLuLLah

    • öncelikle sen; kölesi olduğun kulun,kimlere kul-köle olduğunu öğren!.. sen 1992-3 yıllarından sonraki hoca frendi tiplemesine iyice bi bak. Kimlerin gözüne girmek için,kimlerle neyin üzerine and içmiştir… 80 li yıllarda dilinden düşürmediği ‘LA İLAHE İLLALLAH MUHAMMEDÜR RASULULLAH’ kelime-i tevhidini, Modern Dünyanın ILIMLI MÜSLÜMANIyım ve lideriyim safsatasıyla nasıL da” VATİKAN-İSRAİL-SİYONİZM” üçlüsüne KUKLA olduğunu öğren…
      ve en önemlisi,neden kelime-i tevhidde ki,-MUHAMMEDÜR RASULLULLAH- kısmından ”rahatsızlık” duyduğunu git de öğren…
      beni hiç ilgilendirmez,ne cemaatiniz nede ışık evleriniz…beni bu ülkeyi bölmek için and içen israil ve BOP(Büyük Ortadoğu Projesi/yahudilerin yeminli kutsal topraklarıdır-Türkiyede fıratın doğusundan itibaren ele alınmaktadır)ilgilendiriyor. Zira,ülkemi sizin ne yedüğü bilinmeyen tipteki tapılacak insanlarınızdan daha daha da çok önemsiyorum.
      sen şimdi belge de istersin, al o zaman,,,hemde sizin gazetenizden ve orijinal haliyle veriyorum. bir müslümanın(hemde kendisine sözüm ona İslamın şu an ki,temsilcisiyim diyen) kafirlerin karşısında nasıl da el-pençe diz çöktüğünü sükunetle oku…daha fazla BELGE için,hanifislam.org adresine bak..tabi bu sevdadan vaz geçebilecek irade ve karaktere sahipsen!

      Fethullah Gülen’in II. John Paul’a mektubu
      Mektuplar Papa II. John Paul’a
      mektubu
      Fethullah Gülen
      Kaynak: Mesut Erişen, Mustafa Ermek – Roma / VATIKAN (Zaman) 10 Şubat 1998 Zaman gazetesinde yayınlanmıştır.
      Pek muhterem Papa cenapları,
      Üç büyük dinin doğum yeri olarak bilinen toprakların dünyayı daha iyi yaşanabilir bir mekan kılma yolundaki kutsal
      misyonumuzu tam manasıyla bilen halkından size en içten selamları getirdik. Yoğun gündeminizde bize zaman
      ayırarak sizinle müşerref olmayı bahşettiğiniz için zatialilerinize en derin kalbi teşekkürlerimizi sunarız.
      Papa 6. Paul Cenapları tarafından başlatılan ve devam etmekte olan Dinlerarasi Diyalog için Papalık Konseyi (PCID)
      misyonunun bir parçası olmak üzere burada bulunuyoruz. Bu misyonun tahakkuk edişini görmeyi arzu ediyoruz. En
      aciz bir şekilde hatta biraz cüretle, bu pek kıymetli hizmetinizi icra etme yolunda en mütevazi yardımlarımızı
      sunmak için size geldik.
      İslam yanlış anlaşılan bir din olmuştur ve bunda en çok suçlanacak olan Müslümanlardır. Uygun bir yerdeki vakitli
      bir gayret bu yanlış anlamanın büyük oranda azalmasına katkı sağlayabilir. Müslüman dünyası, İslam’in asırlarla
      ölçülen yanlış algılanmasını silip atacak bir diyalog imkanını bağrına basacaktır.
      Beşeriyet, çelişen görüşler ortaya koydukları gerekçesiyle, zaman zaman bilim adına dini, din adına da bilimi inkar
      etmiştir. Bilginin tamamı Allah’a aittir ve din Allah’tandır. O halde bu ikisi nasıl çelişebilir? İnsanlar arasında
      anlayışı ve hoşgörüyü artırmaya yönelik dinlerarası diyaloğa yönelik ortak gayretlerimiz çok iş görebilir. Kendi
      memleketimizde şimdiye kadar çeşitli Hristiyan mezheplerinin liderleriyle diyalog içinde olduk. Bu naciz gayretlerin
      boşa çıkmadığını acizane ifade etmek isteriz. Amacımız bu üç büyük dinin inananları arasında hoşgörü ve anlayış
      yoluyla bir kardeşlik tesis etmektir. Bizler bir araya gelmek suretiyle sözde medeniyetler çatışmasının
      gerçekleşmesini görmek isteyen yolunu şaşırmış ve şüpheci kimselere karşı dalgakıranlar gibi, isterseniz bariyerler
      gibi deyin, karşı durabiliriz.
      Geçen yıl bazı ünlü uluslararası bilim adamlarının katıldığı medeniyetlerarası barış ve diyalog konulu bir
      sempozyum düzenledik. Bu gayretin başarısından aldığımız teşvikle bu tür etkinlikleri tekrarlamak istiyoruz.
      Halihazırda üç büyük dinin bağlıları arasındaki bağları güçlendirmeye yönelik olarak dinlerarası diyalog konusunda
      Vatikan’ın da temsil edileceğini ümit ettiğimiz bir konferans düzenleme sürecinde bulunuyoruz.
      Yeni fikirlerimiz varmış iddiasında bulunmuyoruz. Yine musamahanıza sığınarak, bu misyonun hedeflerine
      yakından hizmet etmek için üstlenmek istediğimiz birkaç teklifte bulunmayı arzu ediyoruz. Hristiyanlığın üçüncü bin
      yılına girişi münasebetiyle yapılacak kutlamalar vesilesiyle Ortadoğu’daki Antakya, Tarsus, Efes ve Kudüs gibi bazı
      kutsal yerlere müşterek ziyaretleri içeren birçok etkinlik önermek istiyoruz. Bunu Sayın Cumhurbaşkanımız
      Demirel’in, cenaplarının ülkemizi ziyaretine ve mezkur kutsal mekanları göstermeye davetini tekrarlamak için bir
      fırsat addediyoruz. Anadolu halkı size misafirperverliğini göstermeyi ve şevkle selamlamayı hararetle beklemektedir.
      Filistinli liderlerle diyalog kurmak suretiyle Kudüs’ü birlikte ziyaret etmemize davetiye çıkarabiliriz. Bu ziyaret bu
      mübarek şehri Hristiyanlar, Yahudiler ve Müslumanların, hiçbir kısıtlama, hatta vize dahi olmaksızın serbestçe
      ziyaret edebileceği uluslararası bir bölge olarak ilan etme gayretlerine yönelik dev bir adım teşkil edebilir. Üç büyük
      dinden liderlerin işbirliği ile ilki Washington DC’de olmak üzere muhtelif dünya başkentlerinde bir konferanslar
      serisinin gerçekleştirilmesini teklif ediyoruz. İkinci serinin zamanı için Hz. İsa’nin doğumunun 2000. yıldönümü
      ideal olabilir.
      Bir öğrenci değişim programı da çok faydalı olacaktır. İnançli genç insanların birlikte eğitim görmesi birbirlerine
      yakınlıklarını artıracaktır. Ögrenci değişim programı çerçevesinde üç büyük dinin babası olduğu ikrar edilen Hazreti
      Fethullah Gülen’in II. John Paul’a mektubu 2
      İbrahim’in doğum yeri olarak bilinen Urfa şehrindeki Harran’da bir ilahiyat okulu kurulabilir. Bu, ya Harran
      Üniversitesi’ndeki programların genişletilmesi suretiyle ya da üç dinin ihtiyaçlarını da temin edecek sumullu bir
      müfredata sahip bağımsız bir üniversite şeklinde gerçekleştirilebilir.
      Önerilen programlar aşırı büyük işler gibi algılanabilir; ama bunlar erişilmez değildir. Dünyada iki tip insan vardır.
      Bazıları kendilerini topluma adapte etmeye çalışır. Diğer bazıları ise topluma uymaktansa toplumu kendi değerlerine
      adapte etmek ister. Toplum bütün ilerlemeleri bu ikinci tip insanlara borçludur. Onları yarattığı için Rabb’e şükürler
      olsun.
      M. Fethullah Gülen / Rabb’in aciz kulu / 9 Subat 1998

      • öncelikle bana iftira attığını bilmeni isterim. bi kere ben Fethullah hocanın taaa 92-93 lerde ne işler yaptığını, nerelerde ne evleri açtığını, papa ile yazıştığı diyalog mektublarını araştıracak kadar yani, senin kadar sempatizanı değilim. ilk defada burda öğrendim. doğruysa tabii. siz bu adamın şerli olduğuna inanıyorsunuz. ama bi yandanda reklamını yapıyorsunuz, hatta müritleri bile bu kadar güzel reklam yapamaz. kısaca kendi emeğinizi sıfırla çarpıyorsunuz. tabi buda beni ilgilendirmez. beni ilgilendiren tek bir şey var. beni başbakan veya cumhurbaşkanı olarak yöneten adamın kuranı kerim okumasını bilip bilmemesi, cuma namazını kılıyor olup olmaması. Türk Bayrağını namusu kabul edip etmemesi beni ilgilendiriyor. Tıpkı şu anki T.C Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan gibi.
        senden ricam cevap falan yazma.

  4. o kadar çok şey yazmışsınızki. insanın aklına şu geliyor. senin bu adama özel bi düşmanlığın var. ve herkesin senin gibi düşünmesini istiyorsun. inanılmaz saçmalamışsın. küçük bir çocuk bile bunca yazılanaın yalan, iftira yada yanlış anlaşılma olduğunu kolayca anlayabilir. sana son sözüm; belki biraz Zoruna gidecek ama
    LaiLahe iLLaLLah muhammedenrasuLuLLah

  5. yazar fazlaca fethullah gülene düşman….bu at gözlügü ile olaylara bakılmasına neden olur..aynı şeyler cemmat üyeleri içinde geçerli..herzaman eleştirmeyi bileceksin ve geniş düşüneceksin..kimsenin eteklerine yatıp ne yaparsa en iyi yapar..biz anlamayız o daha iyi anlar..o ne derse odur..demeyeceksin..bunu diyen çok kişi var…çok tahlikeli..Allah düşünen müslümanı sever ..unutmayın…

  6. ergenekon iftiracılarının kurduğu bu siteyi kaale bile almıyorum!!!!!!!!!!!!!

  7. ulan ergenokoncular ananızamı kondu koduuum kolpa islamcı pezevenkler.ulan hepinizle uğraşıcam ömrüm yettiğince.lan amerikan köpekleri.islamı kullanarak kirlettiniz lan bu toprakları beynini siktiklerim.sanıomusunuz ki size kalıcak bu topraklar.amerikalılar analarınızı sikip size desstek verselerde türkiyeyi yine bölemeyeceksiniz.feto denilen soysuz köpek yalandan dolandan ağlayıp sızlasın.cemaatlerde sizin gibi oğlanları siksin yine başaramayacaksınız.kolaymı sandınız türke götünüzden uydurduunuz şeriatınızı türkiyeye getirmeyi.analarınızı siktik cumhuriyeti kurduk hala zırvalıosunuz.çıkın gidin bu ulusun topraklarından.yada amerikanın köpeklerine yaverlik etmeyi bırakın oturun oturduğunuz yerde suyunuz ısınıyo.
    ergenekon saçmalığını çıkarıpta aydınları cumhuriyetçileri tüketebilicenizimi zannettiniz.yarrak alırsınız hepiniz bunların hesabını vericeksiniz yakın zamanda.feto dediiniz adamın bu ülkeye ne faydası olmuş.ataları bile kalleş ipnenin.aklınızı başınıza toplayın gidin evinizde kuran okuyun ne sikim okuosanız okuyun bu bayrağın altında yaşıosanız sike sike altımızda olacaksınız.analarınızın amına amına tekrar girmek istemiosanız oturun köşenizde sesiniz çıkmasın

  8. Fethullah Gülen’in II. John Paul’a mektubu
    Mektuplar Papa II. John Paul’a
    mektubu
    Fethullah Gülen
    Kaynak: Mesut Erişen, Mustafa Ermek – Roma / VATIKAN (Zaman) 10 Şubat 1998 Zaman gazetesinde yayınlanmıştır.
    Pek muhterem Papa cenapları,
    Üç büyük dinin doğum yeri olarak bilinen toprakların dünyayı daha iyi yaşanabilir bir mekan kılma yolundaki kutsal
    misyonumuzu tam manasıyla bilen halkından size en içten selamları getirdik. Yoğun gündeminizde bize zaman
    ayırarak sizinle müşerref olmayı bahşettiğiniz için zatialilerinize en derin kalbi teşekkürlerimizi sunarız.
    Papa 6. Paul Cenapları tarafından başlatılan ve devam etmekte olan Dinlerarasi Diyalog için Papalık Konseyi (PCID)
    misyonunun bir parçası olmak üzere burada bulunuyoruz. Bu misyonun tahakkuk edişini görmeyi arzu ediyoruz. En
    aciz bir şekilde hatta biraz cüretle, bu pek kıymetli hizmetinizi icra etme yolunda en mütevazi yardımlarımızı
    sunmak için size geldik.
    İslam yanlış anlaşılan bir din olmuştur ve bunda en çok suçlanacak olan Müslümanlardır. Uygun bir yerdeki vakitli
    bir gayret bu yanlış anlamanın büyük oranda azalmasına katkı sağlayabilir. Müslüman dünyası, İslam’in asırlarla
    ölçülen yanlış algılanmasını silip atacak bir diyalog imkanını bağrına basacaktır.
    Beşeriyet, çelişen görüşler ortaya koydukları gerekçesiyle, zaman zaman bilim adına dini, din adına da bilimi inkar
    etmiştir. Bilginin tamamı Allah’a aittir ve din Allah’tandır. O halde bu ikisi nasıl çelişebilir? İnsanlar arasında
    anlayışı ve hoşgörüyü artırmaya yönelik dinlerarası diyaloğa yönelik ortak gayretlerimiz çok iş görebilir. Kendi
    memleketimizde şimdiye kadar çeşitli Hristiyan mezheplerinin liderleriyle diyalog içinde olduk. Bu naciz gayretlerin
    boşa çıkmadığını acizane ifade etmek isteriz. Amacımız bu üç büyük dinin inananları arasında hoşgörü ve anlayış
    yoluyla bir kardeşlik tesis etmektir. Bizler bir araya gelmek suretiyle sözde medeniyetler çatışmasının
    gerçekleşmesini görmek isteyen yolunu şaşırmış ve şüpheci kimselere karşı dalgakıranlar gibi, isterseniz bariyerler
    gibi deyin, karşı durabiliriz.
    Geçen yıl bazı ünlü uluslararası bilim adamlarının katıldığı medeniyetlerarası barış ve diyalog konulu bir
    sempozyum düzenledik. Bu gayretin başarısından aldığımız teşvikle bu tür etkinlikleri tekrarlamak istiyoruz.
    Halihazırda üç büyük dinin bağlıları arasındaki bağları güçlendirmeye yönelik olarak dinlerarası diyalog konusunda
    Vatikan’ın da temsil edileceğini ümit ettiğimiz bir konferans düzenleme sürecinde bulunuyoruz.
    Yeni fikirlerimiz varmış iddiasında bulunmuyoruz. Yine musamahanıza sığınarak, bu misyonun hedeflerine
    yakından hizmet etmek için üstlenmek istediğimiz birkaç teklifte bulunmayı arzu ediyoruz. Hristiyanlığın üçüncü bin
    yılına girişi münasebetiyle yapılacak kutlamalar vesilesiyle Ortadoğu’daki Antakya, Tarsus, Efes ve Kudüs gibi bazı
    kutsal yerlere müşterek ziyaretleri içeren birçok etkinlik önermek istiyoruz. Bunu Sayın Cumhurbaşkanımız
    Demirel’in, cenaplarının ülkemizi ziyaretine ve mezkur kutsal mekanları göstermeye davetini tekrarlamak için bir
    fırsat addediyoruz. Anadolu halkı size misafirperverliğini göstermeyi ve şevkle selamlamayı hararetle beklemektedir.
    Filistinli liderlerle diyalog kurmak suretiyle Kudüs’ü birlikte ziyaret etmemize davetiye çıkarabiliriz. Bu ziyaret bu
    mübarek şehri Hristiyanlar, Yahudiler ve Müslumanların, hiçbir kısıtlama, hatta vize dahi olmaksızın serbestçe
    ziyaret edebileceği uluslararası bir bölge olarak ilan etme gayretlerine yönelik dev bir adım teşkil edebilir. Üç büyük
    dinden liderlerin işbirliği ile ilki Washington DC’de olmak üzere muhtelif dünya başkentlerinde bir konferanslar
    serisinin gerçekleştirilmesini teklif ediyoruz. İkinci serinin zamanı için Hz. İsa’nin doğumunun 2000. yıldönümü
    ideal olabilir.
    Bir öğrenci değişim programı da çok faydalı olacaktır. İnançli genç insanların birlikte eğitim görmesi birbirlerine
    yakınlıklarını artıracaktır. Ögrenci değişim programı çerçevesinde üç büyük dinin babası olduğu ikrar edilen Hazreti
    Fethullah Gülen’in II. John Paul’a mektubu 2
    İbrahim’in doğum yeri olarak bilinen Urfa şehrindeki Harran’da bir ilahiyat okulu kurulabilir. Bu, ya Harran
    Üniversitesi’ndeki programların genişletilmesi suretiyle ya da üç dinin ihtiyaçlarını da temin edecek sumullu bir
    müfredata sahip bağımsız bir üniversite şeklinde gerçekleştirilebilir.
    Önerilen programlar aşırı büyük işler gibi algılanabilir; ama bunlar erişilmez değildir. Dünyada iki tip insan vardır.
    Bazıları kendilerini topluma adapte etmeye çalışır. Diğer bazıları ise topluma uymaktansa toplumu kendi değerlerine
    adapte etmek ister. Toplum bütün ilerlemeleri bu ikinci tip insanlara borçludur. Onları yarattığı için Rabb’e şükürler
    olsun.
    M. Fethullah Gülen / Rabb’in aciz kulu / 9 Subat

  9. Yazar, Rabıtanın ne olduğunu bilmeden yazmış, Seyyid Salih Özcan, Rabitaül Alem Al İslami (Dünya İslam birliği) kurucularından ve en etkin üyelerinden biriydi, Dünyadaki Müslümanların korunması ve dinlerini hür yaşamalrı, Müslüman olmayan ülkelerde yaşayan Müslümanların üzerindeki zülümlara engel olmak, dinleri hür ve özgürce yaşamalrını sağlamak için dünya müslümalarına hizmet eder. Önemlilerinden Kıbrısa 1974 te barış harekatı yapılmış, ancak salih özcanın girişimleri ile islam ülkelerinin baskısı çok öncelerden rumlara yaptırım ve amborgo uygulanmıştır, Bulgaristandaki Müslüman türklere yapılan zülümlara karşı gelmiş ve yaptırımlar uygulanmıştır, lütfen TÜRKİYE VE İSLAM ALEMİ adlı kitabı okumanızı tavsiye ederim. iyi bilmeden yazmak vicadana zarar verir.

Yorum bırakın